Diyabet belirtileri

Şeker Hastalığı Belirtileri, Erken Tanı ve Tedavi

Diyabet, yanlış beslenme ve hareketsiz yaşam tarzının yaygınlaşmasıyla birlikte giderek artan bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Halk arasında “şeker hastalığı” olarak bilinen bu durum, her yaş grubundan insanı tehdit ederken, dünya genelinde her altı saniyede bir kişi şeker hastalığına bağlı sorunlar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Yapılan çalışmalar, 2035 yılında dünya çapında diyabetli bireylerin sayısının 600 milyona yaklaşabileceğini ortaya koymaktadır. Ayrıca, dünya genelinde 316 milyon kişinin “gizli şeker hastalığı” olarak bilinen pre-diyabet durumuyla mücadele ettiği bilinmektedir.

Türkiye’de de diyabet ve bu hastalığa bağlı sağlık sorunları ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Diyabetten korunmak için ise kan şekerini kontrol altında tutmak büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede, sağlıklı bir yaşam tarzına geçiş, doğru beslenme alışkanlıkları edinmek ve düzenli fiziksel aktivite yapmak, diyabet riskini azaltmada etkili yöntemler arasında yer almaktadır.

Bu endişe verici rakamlar karşısında, bireylerin sağlık bilincini artırmak, düzenli sağlık kontrollerini ihmal etmemek ve bilinçli beslenme alışkanlıkları edinmek, bireylerin diyabetle mücadelesinde önemli adımlardır. Hareketsiz yaşam tarzından uzaklaşmak, düzenli egzersiz yapmak ve dengeli bir diyetle beslenmek, hem diyabetin önlenmesinde hem de yönetilmesinde kilit rol oynamaktadır.

İçindekiler

Şeker Hastalığı (Diyabet) Nedir? 

Şeker hastalığı, bilimsel adı diabetes mellitus olan bir sağlık sorunudur. Vücudun yiyecekleri enerjiye dönüştürme sürecini etkileyen bu kronik hastalık, pankreasın yeterince insülin üretemediği veya vücudun insülini doğru bir şekilde kullanamadığı durumlarda ortaya çıkar. Bu durum, kan dolaşımındaki glikozun birikmesine ve kan şekerinin yükselmesine neden olur.

Vücudun enerji ihtiyacını karşılamak için temel besin öğeleri olan protein, yağlar ve karbonhidratlar kullanılır. Bu besin öğelerinin önemli bir parçası olan glikoz, kan aracılığıyla vücudun tüm hücrelerine taşınarak enerji sağlar.

Glikozun vücuttaki kullanımını düzenleyen anahtar rol insülin hormonüdür. İnsülin, pankreas tarafından salgılanır ve hücrelere glikozun alınmasını sağlar. Ancak, insülin üretimi yetersiz veya etkili bir şekilde kullanılamazsa, glikoz enerji olarak kullanılamaz ve kan şekerinde yükselmeye neden olur.

Diyabet, değişen yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıklarının etkisiyle yaygınlaşmaktadır. Düzenli ve dengeli beslenme prensiplerine uyarak, hareketsiz yaşam tarzını terk ederek, diyabet hastalığından korunmak mümkündür. Diyabet tanısı konulan hastaların uygun şekilde tedavi edilmemesi durumunda beklenen yaşam süresi 8 yıl kadar kısalmaktadır. Bu nedenle diyabetin erken teşhisi, düzenli takip ve tedavi büyük önem taşır.

Şeker Hastalığı (Diyabet) Kimlerde Görülür

Diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi veya üretilen insülinin etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu durumda kan dolaşımındaki şeker miktarı artar ve böbrekler aracılığıyla dışarı atılır. Diyabet, yaş, cinsiyet veya sosyoekonomik durum fark etmeksizin her yaştan bireyde görülebilir.

Kentleşme ve modern yaşam tarzı değişiklikleri, hareketsiz yaşam ve yanlış beslenme alışkanlıkları gibi faktörler, dünya genelinde diyabetin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Bu hastalık genellikle obezite ile ilişkilidir, ancak her obez bireyin diyabet olacağı anlamına gelmez. Diyabet, genellikle orta yaş ve üzerindeki bireylerde daha sık görülse de, son yıllarda beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler nedeniyle çocuklar ve genç yetişkinler arasında da artış göstermektedir.

Obezitenin çocuklarda ve genç erişkinlerde artması, diyabetin başlama yaşını daha genç yaşlara çekebilir. Bu nedenle, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve yaşam tarzı değişiklikleri, diyabet riskini azaltmak için önemli önlemlerdir. Ayrıca, genetik faktörlerin de diyabet riskini etkilediği unutulmamalıdır.

Şeker Hastalığı (Diyabet) Türleri Nelerdir? 

Şeker hastalığı (diyabet), birden fazla tipi içeren bir hastalıktır. En son kabul edilen sınıflamaya göre, diyabet türleri şunlardır:

  1. Tip 1 Diyabet: Tip 1 diyabet, genellikle bağışıklık sistemi tarafından pankreasın insülin üreten hücrelerine saldırıldığı bir otoimmün hastalıktır. Bu saldırı sonucunda pankreas yeterli miktarda insülin üretemez. Tip 1 diyabet genellikle çocukluk veya genç erişkinlik döneminde başlar ve ömür boyu devam eder. Bu tür diyabetin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi rol oynar.
  2. Tip 2 Diyabet: Tip 2 diyabet, vücudun ürettiği insülinin etkili bir şekilde kullanılamadığı veya yeterli miktarda üretilemediği bir durumdur. Genellikle yaşla birlikte ortaya çıkar, ancak günümüzde obezite ve hareketsiz yaşam tarzı gibi faktörlerle genç yaşlarda da görülebilir. Tip 2 diyabet, genellikle yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü, düzenli egzersiz ve ilaç tedavisiyle yönetilebilir.
  3. Gebelik (Gestasyonel) Diyabeti: Gebelik diyabeti, hamilelik sırasında ortaya çıkan bir durumdur. Gebelikte vücut insülini etkili bir şekilde kullanamazsa veya yeterli miktarda üretemezse, kan şekerinde yükselmeye neden olabilir. Genellikle gebelik sona erdikten sonra normale döner, ancak hem anne hem de bebek için sağlık riskleri taşıyabilir.
  4. Diğer Sebeplere Bağlı Diyabetler: İlaç kullanımına, hormonal bozukluklara veya diğer özel durumlara bağlı olarak gelişen diyabet türleri de bulunmaktadır. Bu durumlar genellikle daha nadir görülür ve spesifik tedavi gerektirebilir.

Şeker Hastalığı (Diyabet) Belirtileri Nelerdir? 

Ağız kuruluğu, sürekli susama, geceleri sık idrara çıkma, yorgunluk, plansız kilo kaybı, yaraların yavaş iyileşmesi, artan iştah ve bulanık görme gibi belirtiler, genellikle şeker hastalığının (diyabetin) varlığını işaret eden yaygın belirtiler arasında yer almaktadır.

Yüksek kan şekeri seviyeleri, vücutta artan su kaybına yol açabilir, bu da ağız kuruluğu hissiyatına neden olabilir ve sürekli susama ile ilişkilendirilebilir. Aynı zamanda böbrekler, fazla şeker atmak için daha fazla çalışmaya başlar, bu da gece boyunca sık idrara çıkma eğilimini artırabilir.

Diyabetin bir diğer belirtisi olan yorgunluk, vücut hücrelerinin enerjiye erişimini kaybetmesiyle ilişkilidir. Plansız kilo kaybı, vücut şekerini kullanamadığı için enerji kaybına bağlı olabilir. Yaraların yavaş iyileşmesi ise yüksek şekerin bağışıklık sistemini etkileyebileceğini gösterebilir.

Artan iştah, vücudun enerji üretemediği durumda daha fazla besin talep etme eğilimindedir. Bulanık görme ise yüksek kan şekerinin göz lensindeki değişikliklerle ilişkilendirilebilir.

Bu belirtiler, diyabetin erken uyarı işaretleri olabilir ve bu durumun zamanında teşhis edilmesi önemlidir.

Şeker hastalığı (diyabet) belirtileri şunlar olabilir:

  1. İdrara Çıkma Sıklığının Artması: Gündüz ve gece daha sık idrara çıkma ihtiyacı hissedilir.
  2. Artan Susuzluk ve Ağız Kuruluğu: Sürekli susuzluk hissi ve ağız kuruluğu yaşanır.
  3. Ellerde ve Ayaklarda Uyuşma ve Karıncalanma: Sinir hasarı nedeniyle ellerde ve ayaklarda uyuşma veya karıncalanma hissi olabilir.
  4. Çabalamadan Kilo Verme: Plansız kilo kaybı, beslenme alışkanlıklarında değişiklik olmadan kilo kaybetme durumunu ifade eder.
  5. Acıkma Sıklığının Artması: Sürekli bir açlık hissi ve daha sık yemek isteği olabilir.
  6. Görüşün Bulanıklaşması: Yüksek kan şekeri göz lensinde şişmeye neden olabilir, bu da bulanık görüşe yol açabilir.
  7. Ayaklarda Özellikle Ayak Tabanında Yanma: Sinir hasarı nedeniyle ayaklarda veya bacaklarda rahatsızlık hissi olabilir.
  8. Yaraların Geç İyileşmesi: Yüksek kan şekeri yaraların daha yavaş iyileşmesine neden olabilir.
  9. Yorgun ve Halsiz Hissetme: Sürekli yorgunluk, halsizlik ve enerji eksikliği hissi.
  10. Sinirli Olma ve Ruh Halinde Değişiklikler: Sinirlilik, irritabilite, stresle başa çıkma güçlüğü.
  11. Ciltte Kuruma ve Genital Bölgede Kaşıntı: Ciltte kuruluk, genital bölgede kaşıntı gibi cilt sorunları.
  12. Diş Eti, Vajina ve Cilt Enfeksiyonlarında Artış: Diyabet, enfeksiyonlara karşı direnci azaltabilir, bu da diş eti, vajina veya cilt enfeksiyonlarının sıklaşmasına neden olabilir.

Belirtiler kişiden kişiye değişebilir ve bazı insanlar hiç belirti göstermeyebilir.

Tip 1 ve Tip 2 şeker hastalığı farklı belirtilerle ortaya çıkabilir.

Tip 1 Şeker Hastalığı Belirtileri:

  1. Bulantı ve kusma
  2. Halsizlik ve yorgunluk
  3. Karın ağrısı
  4. Derin solunum
  5. Nefeste aseton kokusu
  6. Dalgınlık
  7. Özellikle geceleri sık idrara gitme
  8. Ağız kuruluğu
  9. Çok su içme
  10. Ciltte kuruluk

Tip 2 Şeker Hastalığı Belirtileri:

  1. İştah iyi olmasına rağmen kilo kaybı
  2. Kimi durumlarda görme bozuklukları
  3. Cilt yaralarının geç iyileşmesi
  4. Kaşıntı
  5. Sık sık enfeksiyon gelişmesi (özellikle idrar yolu enfeksiyonu)
  6. Ellerle ve ayaklarda uyuşma-karıncalanma
  7. Kadınlarda vajinal akıntı, kaşınma yakınmaları
  8. Derin solunum, soluğun aseton kokması (ekşimiş elma gibi), dilde kuruluk, uyku hali

Tip 2 diyabet durumunda, koma belirtileri ortaya çıkarsa derhal bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir. Her iki tip diyabetin belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir, bu nedenle herhangi bir şüphe durumunda bir doktora danışmak en doğrusudur.

Çocuklarda şeker hastalığı belirtileri nelerdir?

Diabetes Mellitus, ömür boyu süren ve insulin salgılanmasında ya da etkisindeki yetersizlik sonucu gelişen, şeker, yağ ve protein metabolizmasında bozulma ile karakterize bir hastalıktır. Çocukluk çağı diyabetinin yüzde 97’sini Tip 1 diyabet oluşturur.

Diyabetiklerin aile bireylerinde görülme sıklığının artması, kalıtımın hastalık üzerindeki etkisini kanıtlar. Biri diyabetli olan tek yumurta ikizlerinden diğerinde bu durumun yüzde 50’ye yakın olması da genetik faktörlerin rolünü vurgular. Hastalığın ortaya çıkışında ise viral enfeksiyonlar, beslenme alışkanlıkları, toksinler ve stres gibi çevresel faktörler etkili olabilir.

Viral enfeksiyonlar, adacık hücrelerine doğrudan zarar vererek veya bağışıklık sistemini bozarak beta hücre harabiyetine yol açabilir. Kabakulak, kızamıkçık gibi salgın dönemlerinde Tip 1 diyabet sıklığında artış gözlemlenmiştir.

Süt çocuklarında inek sütüne erken başlanmasının diyabetle ilişkilendirilmesi, anne sütü ile beslenenlerde diyabet insidansının düşük olmasıyla desteklenmiştir. Bu durum, inek sütüne erken başlamanın diyabet gelişimini tetikleyebileceğini gösteren önemli bir bulgudur.

Diyabetiklerin yüzde 80-90’ında adacık hücrelerine karşı antikorlar tespit edilmiştir. Yüzde 30-40’ında ise insulin antikorları bulunmaktadır. Bu bulgular, vücudun kendi pankreas dokusuna karşı bir immun savaş başlattığını gösterir, yani vücut artık kendi pankreas dokusunu yabancı bir doku gibi algılamakta ve onu vücuttan atmaya çalışmaktadır.

Tip 1 Diyabet Gelişimi 6 Evrede İlerler:

  1. Genetik Yatkınlık ve Sağlam Adacık Hücreleri:
    • Genetik yatkınlık bulunur, adacık hücreleri sağlamdır.
  2. Çevresel Faktörlerin Etkisi:
    • Çevresel faktörler, bağışıklık sisteminin çalışmasını bozar.
    • Vücut, kendi pankreas hücrelerine zarar vermeye başlar.
    • İnsülin salgısı azalır, ancak kan şekeri henüz normaldir.
  3. Hasarın İlerlemesi ve Metabolik Bozukluk:
    • Hasar ilerler, metabolik bozukluk başlar.
  4. OGTT Bozukluğu ve Açlık Kan Şekeri Yükselmesi:
    • Oral glukoz tolerans testi (OGTT) bozuktur.
    • Açlık kan şekeri yükselmiştir.
  5. Klinik Diyabet:
    • Klinik diyabet ortaya çıkar.
    • Bu evrede beta hücrelerinin yüzde 80’i harap olmuştur.
  6. Tam Beta Hücre Harabiyeti:
    • Beta hücrelerinin tamamı harap olmuştur.

Tip 1 Diyabet Riskini Azaltmak İçin Öneriler:

  • Potansiyel diyabet hastalığının gelişimini önlemek için çevresel tetikçilerin ortadan kaldırılması önemlidir.
  • Gebelik öncesi aşılama ve viral enfeksiyonların gebelik sırasında önlenmesi gereklidir.
  • Anne sütü ile beslenme teşvik edilmelidir.
  • Bazı deneme aşamasındaki ilaçlar üzerinde çalışılmaktadır.

Çocuklukta Klinik Gidiş:

  • Akut başlangıç.
  • Remisyon (balayı).
  • Şiddetlenme.
  • Tam diyabet aşamalarını izler.

Klinik Bulgular

Şeker hastalığının klinik belirtileri arasında sık tuvalete çıkma, aşırı su içme, aşırı yeme ve kilo kaybı klasik bulgular olarak öne çıkar. Bu belirtiler genellikle günler veya haftalar içinde gelişir ve tipik olarak bir aydan daha kısa bir sürede ortaya çıkar. Özellikle çocuklarda, ilk fark edilen belirti genellikle idrar kontrolü kazanmış bir çocuğun gece yatağını ıslatması olabilir. Yorgunluk ve letarji sık rastlanan diğer belirtiler arasındadır ve tablo bazen direkt koma ile başlayabilir.

Yeni tanı konulan çocuklarda, insulin tedavisine başlandıktan birkaç gün veya hafta sonra insulin gereksiniminde azalma gözlemlenir, bu döneme “balayı dönemi” denir. Bu süreçte pankreas harabiyeti veya vücudun insülin ihtiyacını artıran faktörler, enfeksiyon veya travma gibi, ortadan kalkmıştır. İnsulin salgılanmasında kısmi bir iyileşme başlamıştır ve bu dönem genellikle tedaviden 2-8 hafta sonra görülür. Ancak, bu geçici iyileşme süreci aylarca devam edebilir.

Nasıl Anlaşılır?

Klinik belirtilerin yanı sıra, rasgele alınan kanda glikoz seviyesinin 200 mg/dL üzerinde, açlık kan şekeri seviyesinin 126 mg/dL üzerinde saptanması tanıyı doğrular. Kan şekerinin yüksek olması, idrarda şeker ve ketonun tespit edilmesi ile tanı konur. OGTT genellikle gerekli olmayabilir ancak bazen travma veya enfeksiyona bağlı olarak hiperglisemi ve glikozüri görülebilir, bu durumda hastalık geriledikten sonra OGTT yapılmalıdır.

Tedavi

Diyabet tedavisinin temel amacı, iyi bir metabolik kontrol sağlayarak normal büyümeyi ve gelişmeyi desteklemek ve ileride ortaya çıkabilecek kronik komplikasyonları önlemektir. Çocuk ve ailesine verilecek eğitim, çocuğun yaşı, ilgisi ve ailenin sosyo-kültürel durumu göz önüne alınarak planlanmalıdır. Bu eğitim sürecinde bir ekip işbirliği gereklidir ve uzman çocuk hekimi, diyabet hemşiresi, diyetisyen ve psikolog gibi uzmanlar yer almalıdır.

Tedavi, insülin kullanımını içerir. Çoğul doz uygulaması genellikle daha iyi bir metabolik kontrol sağlar ve damar hasarına bağlı komplikasyonları önler. Kan şekeri seviyelerinin açlıkta 80-120 mg/dL (okul öncesi 100-140 mg/dL) arasında olması hedeflenir.

Olası Komplikasyonlar

Akut komplikasyonlar arasında ketoasidoz, hipoglisemi, sabah hiperglisemileri ve insuline bağlı komplikasyonlar yer alırken, kronik komplikasyonlar büyüme gelişme geriliği, nefropati, nöropati, retinopati-katarakt, eklem kısıtlılığı, hepatomegali gibi durumları içerebilir.

Şeker hastalığı (Diyabet) tanısı nasıl konulur? 

Dünya genelinde hızla artan bir sorun olan şeker hastalığı, özellikle belli bölgelerde salgın niteliğinde yayılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün sunmuş olduğu verilere göre, 2035 yılı itibariyle dünya genelinde diyabetli bireylerin sayısının 592 milyona ulaşması beklenmektedir.

Türkiye’de şeker hastalığının yaygınlığı %13,7 seviyesindedir. Bazı bölgelerde ise bu oranın %20’lere kadar çıktığı gözlemlenmektedir. Şeker hastalığı tanısı, doktor muayenesi ve kan şekeri ölçümleri ile konulmaktadır. Diyabet yönetimi, uzman doktorlar tarafından yapılmakta ve genellikle ömür boyu devam etmektedir.

Diyabet, doğru yöntemler ve yaşam tarzı değişiklikleri ile önlenebilen bir hastalıktır. Bu nedenle şeker hastalığı belirtilerinin erken dönemde fark edilmesi ve hızla önlem alınması büyük önem taşır. Şeker hastalığı tanısı için genellikle açlık kan şekeri (AKŞ) veya tokluk kan şekeri (TKŞ) ölçümleri kullanılmaktadır. Bu ölçümler, en az 8 saat süren açlık sonrası yapılan AKŞ veya yemek sonrası ikinci saatte yapılan TKŞ ölçümleri şeklinde gerçekleştirilir.

Gün içinde rastlantısal olarak bakılan kan şekeri değeri de şeker hastalığı teşhisi için kullanılabilir. Ancak, tanı konması için bu değerlerin birkaç ölçümle teyit edilmesi önemlidir. HbA1c adı verilen tetkik, üç aylık bir süreçteki kan glikoz değerlerini ölçerek şeker hastalığı teşhisi konmasına yardımcı olur.

OGTT (oral glukoz tolerans testi) ise genellikle şikayeti olmayan ancak şeker hastalığı riski taşıyan bireylere, 75 gram glukoz kullanılarak yapılan bir şeker yükleme testidir.

Şeker hastalığının olası komplikasyonları nelerdir?

Şeker hastalığı teşhisi konulan bireyler, hastalıkla uzun yıllar yaşadıklarında çeşitli komplikasyonlarla karşılaşabilirler. Özellikle gözler, böbrekler, sinirler ve ayaklar gibi organlarda sorunlar ortaya çıkabilir. Şeker hastalarının yüksek tansiyon ve kalp-damar hastalıkları riski de artar, bu hastalık ilerledikçe çeşitli organlarda tahribat meydana gelebilir.

Şeker hastalığı, küçük damarlarda hasar meydana getirerek eller, ayak parmakları, deri ve diğer vücut bölgelerine kan taşıyan damarları etkileyebilir. Özellikle tansiyonu yüksek olan şeker hastalarında küçük damarlar zayıflayabilir, bu da alyuvarların esneklik kaybetmesi ve damarların çatlamasına neden olabilir.

Gözler, şeker hastalığının en çok hasar verdiği organlardan biridir. Kontrol altına alınmayan ilerleyen şeker hastalığı, gözle ilgili sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, diyabet tanısı konulan hastaların düzenli göz dibi muayenesinden geçmeleri önemlidir.

Şeker hastalığı böbrek sağlığını da olumsuz etkileyebilir ve böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bu duruma diyabetik nefropati denir. Erken tanı, nefropatinin ilerlemesini durdurabilir veya geri döndürebilir.

Kalp ve kan damarları da diyabetli hastalarda risk altındadır. Şeker hastalarında kalp sorunlarının görülme sıklığı diğer bireylere göre daha fazladır. Yüksek kan şekerine bağlı olarak damar yapısında bozulma meydana gelir ve kalp daha fazla çalışmak zorunda kalabilir, bu da kalp krizi ve diğer kardiyovasküler sorunlara yol açabilir.

Şeker hastalığı ayrıca sinir hücrelerine de zarar verebilir, bu durum diyabetik nöropati olarak adlandırılır. Ayaklarda ve bacakların alt kısımlarında karıncalanma, uyuşma, yanma gibi hislerle kendini gösterir. Cinsel sağlık üzerinde de olumsuz etkiler yapabilir.

Kan şekerinin yüksek olması, enfeksiyon riskini artırabilir. Diyabetli hastaların özellikle grip gibi hastalıklara karşı koruyucu aşıları yaptırmaları önerilir. Diyabetli bireylerde ağız, akciğer, mesane, deri gibi pek çok bölgede enfeksiyonlar daha sık görülebilir.

Kan şekerinin kontrol altına alınmaması, yaraların iyileşme sürecini etkileyebilir ve enfeksiyon riskini artırabilir. Ayrıca, kan şekerinin yüksek olması vücudun enfeksiyonlarla mücadele yeteneğini zayıflatabilir.

Şeker hastalarında kanser riski de artar. Özellikle tip 2 diyabet, tümör hücrelerinin hızlı büyümesine neden olabilir. Bu nedenle, kanserli şeker hastalarının kan şekerini doğru bir şekilde kontrol etmeleri önemlidir.

Şeker hastalığı tedavi yöntemleri nelerdir?

Şeker hastalığı tedavisinin temel hedefi, kan şekerinin kontrol altında tutularak yükselmelerin ve düşmelerin önlenmesidir. Bu hastalık ciddi komplikasyonlara yol açabileceğinden, tedavi ihmal edilmemeli ve sürekli bir takip gerektirmektedir. Tedavinin amaçları arasında günlük iyilik halinin sağlanması ve uzun dönemde gelişebilecek komplikasyonların önlenmesi bulunmaktadır.

Şeker hastalığı tedavisinde değişmez kurallar arasında eğitim, dengeli beslenme düzeni ve düzenli egzersiz yer almaktadır. Tip 1 şeker hastalığında, ömür boyu insülin kullanımı kaçınılmazdır.

Tip 2 diyabet tedavisinde ise yaşam tarzı değişiklikleriyle kan şekerinin normal sınırlarda tutulamaması durumunda, ağızdan alınan ilaçlar tedavi planına eklenir. Tip 2 şeker hastalarının bir kısmında, kan şekerini normal sınırlarda tutabilmek için geçici veya kalıcı olarak insülin tedavisine ihtiyaç duyulabilir.

İnsülin tedavisine olan zorunluluk, şeker hastasının pankreasındaki hücrelerin yeterli miktarda insülin üretememesine bağlıdır. Bu tedavi, bazen geçici bir süre için uygulansa da bazı durumlarda ömür boyu devam etmesi gerekebilir.

Diyabet eğitimi, hastaların ve yakınlarının şeker hastalığı belirtileri, doğru beslenme planı, şeker hastalığına bağlı gelişen hastalıklar ve komplikasyonlar hakkında bilgi sahibi olmalarını içerir. Ayrıca, hastaların kendi sağlık durumlarını takip edebilmeleri, kan şekerini nasıl ölçeceklerini bilmeleri ve öğrendiklerini günlük yaşamlarına uygulamalarını sağlar. Diyabet eğitimi, tedavinin vazgeçilmez bir parçasıdır ve hastaların hastalıklarıyla daha etkin bir şekilde başa çıkmalarına yardımcı olur.

Şeker hastalığında ilaçsız tedavi uygulanabilir mi?

Şeker hastalığında ilaçsız tedavi, özellikle erken tanı dönemlerinde kilo kontrolünün sağlanmasıyla Tip 2 diyabetli hastaların tedavisinde etkili olabilir. Yapılan çalışmalar, yüzde 10’luk bir kilo kaybının, kan şekerinin kontrol altına alınmasında önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Ancak, bu tedavi tam bir iyileşme sağlamayabilir ve hastalığın belirli durumları için ilaç tedavisi gerekebilir.

İlaç tedavisi, hastanın durumuna ve ihtiyacına bağlı olarak belirlenir. Şeker hastalığı için spesifik bir iyileştirici doğal ürün henüz bulunmamakla birlikte, yaşam tarzı değişiklikleri, dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve kilo kontrolü gibi ilaçsız tedavi yöntemleri önemli birer destek sağlayabilir. Bu yöntemler, kan şekerini kontrol altında tutmada etkili olabilir ve ilaç ihtiyacını azaltabilir. Ancak, bu konuda doktor gözetiminde bir tedavi planı oluşturmak önemlidir.

Şeker hastalığından nasıl korunabilirim?

Maalesef, günümüzde Tip 1 şeker hastalığını önleyebilecek etkili bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Tip 1 diyabet genellikle genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir otoimmün hastalıktır ve henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bu nedenle, Tip 1 diyabetin kesin bir önleme yöntemi bulunmamakla birlikte, hastalığın belirtilerini erken teşhis etmek ve yönetmek önemlidir.

Tip 2 şeker hastalığı ve komplikasyonlarından korunmak için ise aşağıdaki önerilere dikkat etmek önemlidir:

  1. Yeterli ve Dengeli Beslenme:
    • Günde en az beş porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.
    • Tam tahıl ürünleri ve kuru baklagiller basit karbonhidratlar yerine tercih edilmelidir.
    • Günlük enerjinin yüzde 10’unu aşmamak kaydıyla basit karbonhidrat tüketimi sınırlanmalıdır.
  2. Düzenli Fiziksel Aktivite:
    • Haftanın en az 5 günü, en az 30 dakika süreyle orta yoğunlukta aktiviteler yapılmalıdır.
    • Aşırı kilolu bireyler kilo kaybı sağlamak için daha fazla fiziksel aktivite yapmalıdır.
  3. Düşük Tuz Tüketimi:
    • Günlük tuz tüketimi 5 gramı aşmamalıdır.
  4. Sağlıklı Yağ Tüketimi:
    • Günlük enerjinin yüzde 25-30’u yağlardan sağlanmalıdır.
    • Enerjinin doymuş yağ asidinden gelen oranı yüzde 10’un altında olmalıdır.
  5. Sigara ve Alkol Tüketimi:
    • Sigara kullanılmamalıdır.
    • Aşırı alkol tüketiminden kaçınılmalıdır.
  6. Sağlıklı Vücut Ağırlığı:
    • İdeal vücut ağırlığına ulaşmak veya uygun bir vücut ağırlığını korumak önemlidir.

Bu önerilere uyarak sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürmek, Tip 2 şeker hastalığı riskini azaltabilir ve genel sağlığı iyileştirebilir.

Şeker hastalığında doğru beslenme nasıl olmalı?

Diyabette tıbbi beslenme tedavisi, hastaların yaşam kalitesini artırmak ve kan şekerini kontrol altında tutmak için kritik bir rol oynar. Sağlıklı bir beslenme programı, hastanın bireysel ihtiyaçlarına ve sağlık durumuna uygun olarak düzenlenmelidir. İşte şeker hastalarına yönelik beslenme önerileri:

  1. Bireysel Beslenme Programı:
    • Diyetisyen tarafından kişiye özel bir beslenme programı oluşturulmalıdır.
    • Boy, kilo, kan şekeri seviyeleri ve kullanılan ilaçlar gibi temel veriler dikkate alınmalıdır.
  2. Günde 6 Öğün Beslenme:
    • Günde 6 öğün olarak düzenlenen beslenme programı, insülinin dengeli bir şekilde kullanılmasına yardımcı olur.
    • Öğün araları 2-2,5 saat olmalıdır.
  3. Kompleks Karbonhidratlar:
    • Basit karbonhidratlar yerine, sindirimi daha uzun süren kurubaklagiller, sebzeler, tahıllı ekmek gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir.
  4. Yağ Seçimi:
    • Margarinlerden uzak durulmalı, sadece zeytinyağı ve az miktarda tereyağı tercih edilmelidir.
    • Izgara ve yağsız kırmızı et ile beyaz et öncelikli olarak tüketilmelidir.
  5. Şekerden Kaçınma:
    • Her türlü şeker, kızartılmış ve kavrulmuş besinler, hazır gıdalar tüketilmemelidir.
  6. Vitamin ve Mineral Zengin Besinler:
    • Beslenme programı, B, C ve E vitaminleri açısından zengin gıdalar içermelidir.
  7. Posa İçeriği:
    • Posa içeriği yüksek olan besinler tercih edilmelidir. Posa, karbonhidrat emilimini yavaşlatarak kan şekerini düzenlemeye yardımcı olur.
  8. Meyveler ve Kabukları:
    • Kabukları soyulmadan taze meyveler tüketilmelidir.
  9. Glisemik İndeks Dikkati:
    • Kan şekerini hızlı yükselten glisemik indeksi yüksek besinlerden, örneğin patates, havuç, pirinç gibi besinlerden kaçınılmalıdır.
  10. Su Tüketimi:
    • Günde en az 2-2,5 litre su tüketmeye dikkat edilmelidir.
  11. Pişirme Yöntemleri:
    • Yemekler ızgara, haşlama veya fırınlama gibi sağlıklı pişirme yöntemleri kullanılarak hazırlanmalıdır.
  12. Tatlandırıcı Kullanımı:
    • Mümkün olduğunca tatlandırıcı kullanılmamalıdır.
  13. Tuz Tüketimi Sınırlaması:
    • Konserve, ev yapımı tuzlu salçalar, salamura gibi çok tuzlu besinlerden uzak durulmalıdır.

Bu önerilere uyarak düzenli bir beslenme programını yaşam tarzına entegre etmek, şeker hastalığının kontrol altına alınmasına ve olası komplikasyon riskinin azaltılmasına yardımcı olabilir.

Şeker Hastalığına Dair Sorular ve Cevaplar:

Şeker hastalığını gösteren semptomlar nelerdir?

Sık tuvalete çıkma, aşırı susama, ani kilo kaybı, yorgunluk, bulanık görme, yara iyileşme problemleri, sık enfeksiyonlar.

Kan şekeri değeri kaç olmalı?

Açlık kan şekeri değeri genellikle 80-120 mg/dL arasında olmalıdır.

Şeker ameliyatı nedir, kimlere yapılır?

Şeker ameliyatı, obezite ile ilişkili tip 2 diyabeti olan kişilere uygulanan bariatrik cerrahi işlemleri içerir.

Şeker hastalığı bulaşıcı mı?

Hayır, şeker hastalığı bulaşıcı değildir. Genetik ve çevresel faktörler etkilidir.

Şeker hastalığında insülin kullanımı bağımlılık yapar mı?

Hayır, insülin tedavisi bağımlılık yapmaz. Şeker hastalarında insülin kullanımı hayati öneme sahiptir.

İnsülin tedavisi böbreklere zarar verebilir mi?

Uygun dozlarda ve doktor gözetiminde kullanıldığında, insülin tedavisi genellikle böbreklere zarar vermez.

Şekerli besinlerden uzak duran kişilerin diyabet olma ihtimali var mı?

Şekerli besinlerden uzak durmak önemli, ancak genetik ve diğer risk faktörleri de göz önüne alınmalıdır.

Obezite ve diyabet arasında nasıl bir ilişki vardır?

Obezite, tip 2 diyabet gelişme riskini artırabilir. Obez bireyler, kilo kontrolü ile diyabet riskini azaltabilirler.

Obez şeker hastaları beslenmede nelere dikkat etmeli?

Düşük glisemik indeksli besinler, dengeli öğünler, lifli gıdalar tüketmek önemlidir.

Şeker hastaları kış mevsiminde nelere dikkat etmelidir?

Soğuk hava nedeniyle derinin kuruması, kan dolaşımının azalması gibi nedenlerle ayak ve deri sağlığına dikkat etmek.

Şeker hastaları yaz mevsiminde nelere dikkat etmelidir?

Sıcak hava nedeniyle sıvı alımına özen göstermek, güneş koruyucu kullanmak, ayakları serin tutmak.

Şeker hastalığı göz hastalığına neden olur mu?

Evet, diyabet retinopati gibi göz sorunlarına neden olabilir.

Şeker hastalığı ruhsal sorunlara yol açabilir mi?

Evet, şeker hastalığı depresyon, anksiyete gibi ruhsal sorunlara neden olabilir.

Şeker hastalığı dilde uyuşma yapar mı?

Şeker hastalığı periferik nöropati nedeniyle dilde uyuşma yapabilir.

Şeker hastalığı genetik midir?

Genetik faktörler, şeker hastalığının gelişiminde rol oynar. Ailesinde şeker hastalığı olan bireylerde risk artar.

Şeker hastalığı ilk nereye vurur?

Şeker hastalığı genellikle kan damarlarındaki küçük damarları etkiler. Bu nedenle ilk etkilenen organlar şunlar olabilir:
Gözler: Diyabet retinopatisine neden olarak görme kaybına yol açabilir.
Böbrekler: Diyabetik nefropatiye neden olarak böbrek hasarına yol açabilir.
Sinir Sistemi: Diyabetik nöropati, sinir hasarına ve duyu kayıplarına neden olabilir.